Sivas'ın Sesi
 
  Ana Sayfa
  Ziyaretci defteri
  oyunlar
  Sivasin Tarihi
  Sivasin Kaplicalari
  Varmısın Yokmusun
  sivas video
  sivasin neleri meshur
  Sivas Madimak Oteli
  ozanlar
  CanlıTV İzle
  ibretlik hikayeler 1
  => ibretlik hikayeler
  => ibretlik hikaye 2
  => ibretlik Hikayeler 3
  Bir Dua
  Görsel Zeka Testi
  Satranç Oyunu
  aksudan görüntüler
  sivasdan goruntuler 2
  kadına dair herşey
  sivasdan görüntüler
  eski sivas
  iletisim
  sivasli ozanlar
  kunye
ibretlik hikayeler 1

 KOLADAKİ SİNEK

Değişik ülkelerden gelmiş insanlar; masaya oturup birer cola ısmarlar...
Colalar gelince bakarlar ki, bardaklarında bir karasinek var;

İsveçli; ayni bardakta yeni cola getirilmesini ister...

İngiliz; yeni bardakta yeni cola ister...

Finlandiyalı; sineği bardaktan alır ve colayı içer...

Rus; colayi sinekle içer...

Çinli; sineği yer fakat colayi içmez...

Yahudi; sineği yakalar ve Çinli'ye satar...

Yunanlı; colanın 2/3 'ünü içer ve yeni cola ister...

Norveçli; sineği yakalar ve yem olarak kullanarak balığa çıkar...

İrlandalı; sineği ezerek colaya karıştırır ve İngiliz'e satar...

Amerikalı; lokantaya tazminat davası açar ve 65 milyon dolar tazminat talep eder...

TÜRK; başka gören yoksa sesini çıkarmaz, varsa da olayı şiddetle kınar... 

BİR BABANIN OGLUNA NASİHATLARI

  •    Sevinçlerini erteleme.
       Kaybedecek şeyleri olmayan insanlardan kork.
       Çocukların, adalet sözcüğünü duyduğunda seni hatırlasınlar.
       Kendini ve başkalarını bağışlamasını bil.
       Biri seni kucakladığında ilk bırakan sen olma.
       Her gün altı bardak suyunu içmeyi unutma.
       İyi bir evliliğin iki şeye bağlı olduğunu sakın unutma. Birincisi, doğru insanı bulmak;    ikincisi, doğru insan olmak.
       Cesaretli ol. Hayatına geri baktığın zaman yaptıkların için değil, yapmadıkların için üzüleceksin.
       İyilik dolu bir sözü ve iyiliğin etkisini asla küçümseme.
       “Teşekkür ederim” ve “Lütfen”i çok kullan.
       Bir mesleğin hilelerini öğrenmek yerine o mesleği iyi öğren.
       Nasıl bir duygu olduğunu öğrenmek için 24 saat kimseyi ve hiçbir şeyi eleştirme.
       Güç, sahip olduğun mallarla ilgili değildir. Unutma !..
       Başkalarını suçlamak yerine sorumluluk al.
       Sadece gözden çıkardığın kitapları ödünç ver.
       Çocuklarla oyun oynarken kazanmalarına izin ver.
       Olumsuz insanlardan uzak dur.
       Eskiyebilirsin, bu doğaldır. Ama, sakın köhneleşme ve paslanma.
       Eğer hayatında hiç başarısızlık yoksa, hiç risk almıyorsun demektir.
       İyi bir arkadaş, senin kendine verebileceğin en değerli hediyedir.
       Kaplumbağa başını çıkarıp önünü görmeden ilerleyemez. Kaplumbağayı küçümseme.
       İş yemeklerinde bir bardaktan fazla alkollü içki içme, başka içki içen yoksa sen de içme.
       Ödünç aldığın otomobili, benzin deposu dolu olarak iade et.
       Unut ve affet... Ekşi üzümden iyi şarap olmaz.
       Mutluluk arayan kadın, boynundaki elmasından çok masadaki güllere bakar.
       Kimsenin seni sarhoş görmesine izin verme.
       Kaybedebileceğin miktardan fazlasıyla borsada oynama.
       Bir işe başlarken, sermayenin azlığından ötürü üzülme. Yaratıcı düşüncenin en büyük desteği yetersiz sermayedir.

BU KAVANOZ DOLUMU

Aşağıdaki hikaye Kellog Business School'da (Northwestern Üniversitesi) İş İdaresi Master Öğrencileri ile “Zaman Yönetimi” Dersinin Profesörü arasında geçmiştir.
Profesör sınıfa girip karşısında duran dünyanın en seçilmiş öğrencilerine kısa bir süre baktıktan sonra, "Bugün, Zaman Yönetimi konusunda deneyle karışık bir sınav yapacağız" dedi. Kürsüye yürüdü, kürsünün altından kocaman bir kavanoz çıkardı. Arkadan, kürsünün altından bir düzine yumruk büyüklüğünde taş aldı ve taşları büyük bir dikkatle kavanozun içine yerleştirmeye başladı. Kavanozun daha başka taş almayacağına emin olduktan sonra öğrencilerine döndü ve "Bu kavanoz doldu mu?” diye sordu.
Öğrenciler hep bir ağızdan "Doldu" diye cevapladılar.
Profesör "Öyle mi?" dedi ve kürsünün altına eğilerek bir kova mıcır çıkarttı. Mıcırı kavanozun ağzından yavaş yavaş döktü. Sonra kavanozu sallayarak mıcırın taşların arasına yerleşmesini sağladı. Sonra öğrencilere dönerek bir kez daha "Bu Kavanoz Doldu mu?" diye sordu.
Bir öğrenci "Dolmadı herhalde diye cevap verdi".
“Doğru” dedi profesör ve gene kürsünün altına eğilerek bir kova kum aldı ve yavaş yavaş tüm kum taneleri taşlarla mıcırların arasına nüfus edene kadar döktü. Yine öğrencilere döndü ve "Bu kavanoz Doldu mu?" diye sordu.
Tüm sınıftakiler bir ağızdan "Hayır" diye bağırdılar.
"Güzel” dedi profesör ve kürsünün altına eğilerek bir sürahi su aldı ve kavanoz ağzına kadar doluncaya dek suyu boşaltı.
Sonra öğrencilerine dönerek  “Bu deneyin amacı neydi?” diye sordu.
Uyanık bir öğrenci hemen "Zamanımız ne kadar görünürse görünsün daha ayırabileceğimiz zaman mutlaka vardır" diye atladı.
"Hayır” dedi profesör, “bu deneyin asıl anlatmak istediği ‘Eğer büyük taşları yerleştirmezsen küçükler girdikten sonra büyükleri hiçbir zaman kavanozun içine koyamazsın’ gerçeğidir".
Öğrenciler şaşkınlık içinde bakarken profesör devam etti:
"Nedir hayatımızdaki büyük taşlar?... Çocuklarınız, eşiniz, sevdikleriniz, arkadaşlarınız, eğitiminiz, hayalleriniz, sağlığınız, bir eser yaratmak, başkalarına faydalı olmak, onlara birşeyler öğretmek. Büyük taşlarınız belki bunlardan birisi belki birkaçı, belki hepsi, Bu akşam uykuya yatmadan önce iyice düşünün ve sizin büyük taşlarınız hangileridir iyi karar verin. Bilin ki büyük taşlarınızı ilk olarak yerleştirmezseniz hiçbir zaman onları bir daha istediğiniz yere koyamazsınız, o zaman da ne kendinize, ne de çalıştığınız kuruma, ne de ülkenize faydalı olursunuz. Bu da iyi bir işadamı, gerçekten de iyi bir adam olamayacağınızı gösterir”. Profesör, ders bittiği halde konuşmadan oturan öğrencileri sınıfta bırakarak çıktı.

BİLİYORUM


Biliyorum, çok şey söyleyecektin bana. Bunu da çok istiyordun. Hayatının sırlarına ortak edecektin beni. Kendini anlatacaktın. Özlemlerinden, beklentilerinden, yaşantından,
meraklarından,beğenilerinden, umutlarından söz edecektin bana...
Ama sen sustun... *
*Sen anlatacaktın, ben dinleyecektim. Gözlerim gözlerinde, hiç bıkmayan
bir dinleyici olacaktım karşında. Ne kadar konuşursan o kadar mutlu
olacaktım. Ağzından çıkan her cümleyi beynime kazıyacaktım ve
sonsuza kadar çıkmayacaktı oradan o sözlerin...
Ama sen sustun... *
**En sevdiğim şarkıyı söyleyecektin, ben sana eşlik edecektim.
Şerefime kalkan kadehine gülümseyerek bakacaktım. Önce "rakı şişesinde
balık olacaktık", sonrasında, her şerefe kalkan kadehte "Ümit Yaşar"ı anacaktık; *
*"Şirim senin ağzında dualaşır
Ses ahenk olur söz manalaşır
Aşığım diyerek hor görme beni
Seni seven ölmez evliyalaşır." *
*Ama sen sustun... *
*Hayallerini anlatacaktın bana. Bense anlattığın her hayalinin
baş rolünde olacaktım. Yağmur yağacaktı, senin şemsiyeni
saklayacaktım, koşacaktın peşimden. Yakalayınca beni sırılsıklam
sarılacaktın. "Gidelim buralardan" diyecektin, git git bitmeyecekti çıktığımız
yollar... Ama sen sustun... *

*Bana sevdalarını anlatacaktın, yüreğim heyecanla çarpacaktı.
Bir sevgiliye sunuş gibi sözcüklerin kalbime işleyecekti.
Konuşsaydın sözcüklerine sarılacaktım. Gözlerimi kapatıp ısını pervasızca
hissedecektim tenimde. Kokunla sarhoş olacaktım...
Ama sen sustun... *

*Kelimeler tutuldu sende. Ben de gözlerinle konuştum. Daldım
sonsuz derinliğine. O derinliklerde sakladığın her ne varsa çıkardım
gün ışığına. Utandın, kaçtın, saklandın ama ilk kez inatçılığımla gurur
duyum.Tutuldu kelimeler belki sende ama, gözlerin konuştu
benimle. Sen sustun, gözlerin açtı ruhunu bana. *
*Ama konuşsaydın, bir de konuşsaydın, ah konuşsaydın...
Amaçsızca çıktığı seferlerden yorulmuş köhne bir tekne olurdum
kıyılarında ben...


 
 
   
MİNE76.TR.GG  
 

html kodları -  
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol