Kangal
Zeki, kolay eğitilen, çocuklara karşı sabırlı, azarlanmaya karşı duyarlı, sevilmek isteyen, yaşadığı yeri sahiplenen bir köpektir. Yabancılara karşı kuşkucudur, bu nedenle güvenli ve çitlerle çevrili bir alanda ya da koruyucusu olduğu sürüsüyle birlikte açıkta yaşamalıdır
1 yasındaki yetişkin bir kangal köpeği ayaga kalktıgında
bır ınsan dan daha uzun olabılıyor
sürüsünnden kesinlikle ayrılmaz een ufak bır tedirginlikde vede
ses de hemen sese dogru korkmadan yönelir
Sivas - El Sanatlari
Çubukçuluk (Ağızlık yapımcılığı) :
"Ağızlıkçılık" veya "Çubukçuluk" ismiyle anılan el sanatının başlangıcı 1800 yılına kadar iner. Sivas ağızlıklarının yapımında Tokat-Erzincan-Erzurum-Kars ve Ağrı yörelerinden temin edilen "Germişek ya da karamuk" denilen ağaç cinsleri kullanılır. Son zamanlarda Sivas'ta ki ağızlıkçılar kalemlik, isimlik, tığ sapı, şamdan, minare maketi ve tükenmez kalem gibi hediyelik eşyalar da yapmaktadırlar.
Çarıkçılık:
Bir zaman Anadolu insanının ayağının giyeceği ve süsü olan çarık günümüzde artık kullanılma-maktadır. Çok az sayıda kalan ustaları tarafından hediyelik eşya olarak yapılmaktadır. Sırımlı ve tokalı olmak üzere iki cinsi yapılmaktadır.
Gümüş İşçiliği:
Çeşitli aşamalardan geçerek tel ve ince levha haline getirilen gümüşten ahşap malzeme kaplanarak gümüş çekmece ve gümüş nalınlar yapılır. Diğer bir gümüş işçiliği ise telkari, kalem işi savattır. Bu işçiliklerde gümüş kemerler, bilezikler, bardak ve fincan zarfları, çay tabakları, çay tepsileri, broşlar, ağızlıklar ve tespih süsleri gibi eşyalar yapılır.
Bakırcılık:
Bakırcılık eski yay-gınlığını yitirmiştir. İl Bakırcılığının en eski örnekleri Sivas Müze-sinde sergilenmekte-dir.
Ustaların çalıştıkları bakırlara adlarını, bir din bü-yüğünün adını ya da ayet yazması gele-nektendir. Ancak ya-zıyı motifler arasına yerleştirmek güç olduğundan bu gelenek giderek kaybolmuştur. Bu tür süslemelere en çok Osmanlı dönemi bakır eşyalarına rastlanmaktadır.
GELENEKSEL EL SANATLARI
Sivas'ta geleneksel el sanatları oldukça
gelişmiştir. Dokumacılık, bakırcılık, gümüş
işçiliği, çubukçuluk, çorap örücülüğü, ve çakı-bıçak
yapımcılığı en köklü el sanatlarıdır.
Bunlardan çorap örücülüğü giderek önemini yitirirken, diğerleri
günümüzde de sürdürülmektedir. Sivas'ın çok zengin kompozisyonlu ve
renkli dokumaları ile kara kemik saplı bıçakları ünlüdür.
Dokumacılık :
Selçuklular döneminde başlayan dokumacılık sonraki yüzyıllarda
gelişmiştir. Bunlardan bir dönem çok ünlü olan şal dokumacılığı
günümüzde yapılmamaktadır. Sivas halılarının en önemli
özellikleri tümüyle yün, sık dokulu ince havlı olmasıdır.
Halının sık dokulu olması için kirkit oldukça sert vurulur.
Bu arada esnekliği sağlamak için ilmikler iki tarandıktan sonra
özel ayarlı makaslarla kesilerek hav yüksekliği ayarlanır.
"Eriş" denilen çözgü ipliği çok bükümlü ve incedir.
Kilim dokumacılığı daha çok
köylerde gelişmiştir. Seccade, divan, taban ve duvar tipi kilimler çok
yaygındır. Ayrıca 6-7 m kare büyüklüğünde kilimlere
rastlanır. Geçmişte Gürün, Şarkışla, Yıldızeli
ve Kangal'da dokunan kilimler renk ve desen açısından farklılık
göstermekteydi. Bunlarda geometrik motiflerin yanında çeşitli figüratif
motiflerde kullanılırdı.
Çorap Örücülüğü
: Geçmişte Gürün'de çok
gelişmiş olan çorap örücülüğü günümüzde yitmeye yüz
tutmuştur. Burada tiftikten ince görünümlü çorap örülürdü. Kullanılan
sitilize bitki, hayvan ve insan motifleri dokuyanın iç dünyasını
yansıtacak biçimde işlenirdi.
"Yandım alamadım, yarimi eller aldı.
Kakül ergen bıyığı, eli mektuplu, elif-be, aşık
kirpiği, gönül kilidi, katip çimciği ve civan kaşı"
en yaygın motiflerdir.
Süslemede uygulanan bir başka teknikte ekin
saplarının üzerine ibrişim yada ipek sarılmasıdır.
uzunlamasına kesilmiş ekin sapları süslemenin yapılacağı
bölümlere yerleştirilir. Alt ve üstlerden renkli ibrişim (yada ipek)
sarılarak süslemeler oluşturulur. Bu teknik çoğunlukla yazı
yazmada uygulanır. İlde ilk ağızlığı Şeyh
Aziz Baba'nın yaptığı söylenir.
Bakırcılık
: Bakırcılık eski yaygınlığını
yitirmiştir. İl bakırcılığının en eski
örnekleri Sivas müzelerinde sergilenmektedir. Külçe bakır önce küçük
parçalar halinde silindirden geçirilerek inceltilir, sonra biçimlendirilir.
Biçimlendirmede kazan ve sinilerde dövme, küçük kaplarda çekme tekniği
kullanılır. Dövme tekniğinde bakır, ağaç tokmakla dövülür;
çekme tekniğindeyse istenilen tahta kalıplara göre tornada çekilir.
Süslemeler kakma yada çalma tekniğiyle yapılır. Kakma tekniğinin
iki uygulama biçimi vardır. Birinde motifler kap üzerine kazılarak
yada oyularak işlenir. Diğerinde ise kabın üzeri bal mumuyla sıvanır,
motifler kalemle çizildikten sonra açılan oyuklara asit dökülür.
Asidin bakır üzerinde oluşturduğu karalanmalardan yararlanılarak
motif işlenir. Çalma tekniğinde motifler demir zımparalarla baskı
yapılarak işlenir. Yazılar, bitkisel ve geometrik motifler en
yaygın süslemelerdir. Geometrik motiflerde geçmeli daireler, üçgenler,
dörtgenler; bitkisel motiflerde yaprak, lale, nar, nar çiçeği ve servi
kullanılır.
Ustaların yapıtlarına adlarını,
bir din büyüğünün adını yada ayeti yazması gelenektir.
Ancak yazıyı motifler arasına yerleştirmek güç olduğundan
bu gelenek giderek kaybolmaktadır. Bu tür süslemelere en çok Osmanlı
dönemi yapıtlarında rastlanmaktadır.
Çakı-Bıçak
Yapımcılığı : Geçmişin
gözde kılıçları, kılınççılar çarşısında
yapılırdı. Kılıcın yerini giderek daha güçlü
silahlar alınca, kılıç ustaları çakı-bıçak yapımına
yöneldiler. Günümüzde de sürdürülen çakı-bıçak yapımı,
eski yaygınlığını yitirmiştir. Kentte bulunan bıçakçı
atölyelerinde; genellikle kılıç tipli bıçaklar, bağ bıçakları,
büyük ekmek bıçakları, bir iki üç ağızlı yada
ustura ağızlı bıçaklar yapılır. Kentin özellikle
kara saplı bıçakları ünlüdür. Çakı ve bıçakların
"namlu" denilen ağızları çelikten sapları
boynuzdan yapılır. Ocakta kızdırılan çelik, örste dövülerek
namlu biçimi verilir. İlk düzenlemeden sonra oluğu (tırnak oyuğu)
açılır. Yeniden düzenlenir, su verip parlatılır. Böylece
namlu sapa takılacak hale gelir. Sap için çoğunlukla öküz, keçi
ve koç boynuzu kullanılır. Boynuz istenilen boyutta kesilir, ısıtılarak
mengenede düzeltilir, kalıplanır. Sonra içi testereyle oyulur. Bıçak
ustalarının "elde resim yapma" dedikleri son düzenlemeden
geçirilir. Rendelendikten ve zımparalandıktan sonra namluya takılacak
duruma gelir. Namlu sapın uç bölümünde açılan oyuğa yerleştirilir,
delinerek çivilenir. Çivi başları birer pul konduktan sonra ezilir,
çarkta parlatılır.